Felsefi düşünceleri aktarmanın en etkili yolu edebiyat

'Felsefesiz Edebiyat, Edebiyatsız Felsefe Mümkün Mü?' başlıklı söyleşiyle SUBÜ Konuşmaları'nın 47'inci konuşmacısı olan Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, 'Fikirler ve kavramlar olmadan edebiyat olmadığı gibi, edebiyatın türleri olmadan da fikirlerin etkili bir şekilde aktarılması pek mümkün olmuyor' dedi.

Reklam
Reklam

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın

47’inci konuşmacısı ‘Felsefesiz Edebiyat, Edebiyatsız Felsefe Mümkün Mü?’ başlıklı söyleşiyle

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Genel Başkanı ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ)

Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan oldu. Moderatörlüğünü Dil Eğitim Öğretim Uygulama ve

Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Dr. Berrin Sarıtunç’un yaptığı söyleşide felsefe ve edebiyat

arasındaki karşılıklı ilişki ve etkileşim, güçlü zihin dünyasından beslenen edebi metinlerin etkisi,

Türk edebiyatındaki felsefi temelli edebi eserler gibi konular üzerinde duruldu. İzleyicilerden

gelen sorular cevaplandırıldı. Söyleşinin tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den

tekrar izlenebiliyor.

Hakikatin iki yüzü gibiler

Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Tarık Buğra ve Orhan Okay’ı felsefeyle

edebiyatı iç içe geçiren isimlerin başında gördüğünü belirten TYB Genel Başkanı ve ASBÜ

Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, “Felsefesiz edebiyat ve edebiyatsız felsefe olmuyor.

Bunlar iç içeler. Hakikatin bir yüzü felsefe, bir yüzü edebiyat. Fikirler ve kavramlar olmadan

edebiyat olmadığı gibi, edebiyatın türleri olmadan da fikirlerin etkili bir şekilde aktarılması pek

mümkün olmuyor. Viyana çevresi ve mantıkçı pozitivizm felsefeyi her ne kadar katı bir yapıya

büründürerek edebiyatı dışlar hale getirse de en erken dönemlerde bile filozoflar düşüncelerini

şiirlerle ve romanlarla aktarıyorlardı. Gelecek nesillere değer, kültür ve mefkûre aktarımında da

edebiyat ve felsefe birlikteliği çok önemli. Edebiyat bir yerde taşıyıcıdır. Biz hâlâ tercüme çocuk

hikâyeleriyle uğraşıyoruz. Son yıllarda Türkçe hikâyeler için bir atılım var. Bunun üzerine daha

fazla eğilmeliyiz” diye konuştu.

İstiklâl Marşı bir edebiyat şaheseri

Milletlerin varlığını koruyan en önemli değerlerden birinin dil olduğunun altını çizen Arıcan, “Dil,

düşüncelerimizi ve fikirlerimizi aktardığımız bir olgu ama aynı zamanda varlığımızın da en

önemli nişanesi. Bu anlamda İstiklal Marşı’nın tamamını okuyunca tam bir milli tarih bilincini ve

bin yıllık mücadelemizi anlatan harika bir anlatım diline sahip bir manifesto olduğunu görüyoruz.

Her şeyden önce İstiklal Marşı’mız bir edebiyat şaheseri. Şiir açısından belki dünya edebiyatının

en muazzam şiir örneği. Ama bu herhangi bir şiir değil. Bir edebiyat türü olarak muazzam bir

edebi tarafı var, bir estetik boyutu mevcut. Okurken ve dinlerken tüyleriniz ürperiyor. Dünyada

böyle bir marş yok. Felsefi derinliği de oldukça fazla” ifadelerini kullandı.